Son yıllarda petrol fiyatlarındaki düşüşle beraber akaryakıt fiyatlarında da indirim yapıldı. Ancak petrol fiyatlarındaki düşüş oranıyla, bu indirimler arasında büyük fark var. Petroldeki düşüş benzine neredeyse hiç yansımıyor.
Mart 2012’de bir varil brent petrol 122 $, yani o günün kuru ile 212 liradan alınırken 95 oktan benzinin litre fiyatı 4,44 liraydı. Bugün brent petrol 40 $, doların güncel kuru üzerinden 116 liraya inse de pompa fiyatı sadece 4,29 kuruşa indi. Yani petrolün varil fiyatı, Türk Lirasının değer kaybına rağmen %45 ucuzlarken benzinin pompa fiyatı sadece %3,4 ucuzladı. Bu dengesizlikteki en büyük pay sürekli artan vergi oranları.
Bir diğer gerekçe olarak gösterilen depolanmış akaryakıtın eski fiyattan alınıyor olması ise bu kadar uzun bir sürede etkisini yitiriyor.
OPEC’in üretim kısmama kararı üzerine brent petrolün satış fiyatı 40 doları hatta daha da altını gördü. Ertesi hafta pompa fiyatlarında da indirime gidildi: 4 kuruş.
Bu dengesizlikte devletin zaten yüksek olan vergi oranlarını artırması, yüksek fiyattan depolanmış akaryakıt miktarı ve dolar kurundaki artış etkili. En çok da sürekli artan vergi oranı...
Devletin vergi oranı
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın açıklamasına göre, devlet 100 TL’lik akaryakıtın ortalama 60 lirasını vergi olarak alıyor. Bu, 95 oktan benzinde 63 liraya kadar çıkıyor. Oysa Temmuz 2014’te 95 oktan benzinde bu rakam 58 Türk Lirası'ydı. Yani dünya piyasalarında petrolün varil fiyatı düştüğü sırada, Türkiye akaryakıt vergi oranını artırarak gelir kalemlerinden birini sabit tutma yoluna gidiyor.
Maliye Bakanlığı verilerine göre, devlet 2014’ün ilk on ayında akaryakıt ve doğalgaz tüketiminden 37.7 milyar TL Özel Tüketim Vergisi elde etti. Bu, petroldeki düşüşe rağmen geçen yılın ilk on ayıyla neredeyse aynı.
Tüketicinin aldığı 95 oktanlık bir litre benzinin fiyatı bugün 4,29 lira ve bunun 2,70 lirası vergi. Buna bâyi payı ve diğer masraflar da eklendiğinde aslında benzine ödenen paranın litre başına yaklaşık 1 lira olduğu görülüyor.
Yani devlet, düşen petrol fiyatlarına rağmen vergi oranını yükselterek bu kalemde gelirini sabit tutmaya çalışıyor. Zira akaryakıttan alınan vergi, devletin gelirleri içinde ciddi bir kalem teşkil ediyor.
Türk halkı, dünyada akaryakıta en yüksek oranda vergi ödeyen ve en yüksek fiyattan akaryakıt tüketenler arasında.
Ham petrol ve akaryakıt depoları
Petrolün ne zaman depolandığı, yakıt fiyatlarını belirleyen etkenlerden biri.
TÜPRAŞ’ın İzmit, İzmir, Kırıkkale ve Batman’da bulunan dört rafinerisi toplam 5,57 milyon metreküp ham ve işlenmiş petrol depolama kapasitesine sahip. Bu depoların ne oranda dolu olduğu ya da hangi fiyat üzerinden alınan petrolün depolandığı bilinmiyor.
Bunun dışında TÜPRAŞ kadar olmasa da özel sektörün de depolama kapasitesi mevcut.
Petrol Sanayi Derneği’nin verilerine göre, Türkiye’de Ocak - Eylül 2014 aralığında 17,74 milyon metreküp akaryakıt satışı gerçekleşti.
Bu rakamlara göre, Türkiye’nin birkaç aylık ihtiyacını karşılayacak akaryakıt depolama kapasitesi var. Bu da petrolün yüksek fiyattan depolanma ihtimâli durumunda, fiyat indirimlerinin şimdi değil sonraki aylarda tüketiciye yansıması anlamına geliyor.
Yani Türkiye yüksek fiyattan depolanan yakıtı kullanıyor. Dolayısıyla indirim hemen yansımıyor. Ancak bu durum, Mart 2012’den bu yana petrol fiyatlarının düştüğü ve depo kapasitesinin sadece üç, dört aylık olduğu göz önüne alındığında, akaryakıt fiyatlarının sabit kalmasında hiç de etkili değil.
Dolar kurundaki artış
Petrolün varil fiyatının düşmeye başladığı Mart 2012’den bu yana ABD Doları, Türk Lirası karşısında yükseldi. Bu tarihte 1 dolar yaklaşık 1,74 seviyesindeyken Aralık 2015 ayında yaklaşık 2,90 seviyesine çıktı. Dolar kurundaki artış, dolarla alınan petroldeki düşüşün tüketiciye yansımamasında çok az da olsa etken. Ancak bu bile akaryakıt pompa fiyatlarının sabit kalmasında etkili değil. Zira ham petrol 46 ayda Dolar kuru üzerinden 3’te 1’ine, Türk Lirası üzerinden ise yaklaşık 2’de 1’ine düştü.
[Grafik: EPDK]
[Grafik: EPDK]
[Grafik: EPDK]